Siz O’sunuz,
Hep yağmurlu ve gizemli akşamlarda,
Serin meltemlerle gelen…
Sisler ormanı bu akşam, her akşamdan daha sessiz.
Yağmurda ıslanan kumrular, daha da sokuldu birbirine.
Zamanın sonsuzluğunda batarken,
gökkuşağı ve kuşlar serenat yaptılar güneşe.
Öyle bir an ki anlatılamaz !
Gözlerimi kapatıp o anı tekrar tekrar yaşamak istiyorum.
Şölen, gelişin müjdecisiydi.
Ben “Enfüs”te beklerken,
sen “Afak”ta geldin.
Kokun, o iklimden,
Gözlerin mahmur,
ellerin süt köpüğü, kar beyaz…
Özün madde ötesi bir hamurdan yoğrulmuş,
dokun mavera kumaşından.
Duruşun Lahuti…
Ya gülüşün,
güller açtırır, soğuk kış ortasında,
Öyle güller ki anlatılamaz..
Buzları eriten bakışınla,
beni mest ettin.
Dudaklardaki nağmeler, başka bir âleme çağırır gibi…
Ayaklarımda demir prangalar.
Dünyanın yükünü yüklemişim omuzlarıma,
atmak istiyorum atamıyorum…
Kalbimde volkanlar kaynıyor, patladı patlayacak;
Ateşler sardı ruhumu,
Âşık mı oldum, yoksa aşk beni de mi eritti potasında?
Ortada kül yok, duman yok.
yandıkça yanmak istiyorum…
Ellerimi uzatıp, ”al beni, götür kendi iklimine
varlıktan usandım ”
Demek geliyor içimden,
Dudaklarım kilitlenmiş, açamıyorum…
Yine de hal lisanıyla yakarıyorum:
“Lütfedilirse,
Eriyen benliğimle,
Rahmet deryasında yıkanıp,
Bal ve süt pınarlarından
Kana kana içmek istiyorum. “
Yetmez mi “Kef /Mağarası”nda yıllardır uyukladığım,
silkinip kalkmak,
ölüler diyarından,
diriler yurduna geçmek istiyorum…
Uzat ellerini ey sevgili…
Seninle ötelerin ötesi
Çok ötelere gelmek istiyorum.
Halit Özdüzen