Canan Ali

Can Ali, canan Ali
Her derde derman Ali
İlimde umman Ali
Can sana kurban Ali.

Ay Ali, hilâl Ali
Güzel bir cemâl Ali
Edepte kemâl Ali
Can sana kurban Ali.

Şebboy Ali, gül Ali
Engin bir gönül Ali
Şakıyan bülbül Ali
Can sana kurban Ali.

Kemâlatta fert Ali
Varlıkta cömert Ali
Yiğitlikte mert Ali
Can sana kurban Ali.

Kevserde sâki Ali
İlimde bâki Ali
Yüzümün akı Ali
Can sana kurban Ali.

Şah Ali, sultan Ali
Zalime yaman Ali
Mazluma aman Ali
Can sana kurban Ali.

Resule kardaş Ali
Nebiye sırdaş Ali
Hızır'a yoldaş Ali
Can sana kurban Ali.

Din Ali, iman Ali
Aşk Ali, irfan Ali
Halid'e ferman Ali
Can sana kurban Ali.

Tasavvuf Yolcusundan,

Halit Özdüzen

Bura Adıyamandır

Pırıl, pırıl bir nehir
Her taraf sahra, mesir
Sultanlara ilk mehir
Eski bir antik şehir.
Bağlar baran barandır
Bura Adıyaman'dır.

Her yan petrol kulesi
Yörenin birincisi
Eski Kahta kalesi
İlk çağların incisi
Dağlar duman dumandır
Bura Adıyaman'dır.

Fokloründe davullar
Evlerinde avlular
Çiçeklerde arılar
Kirazı var, narı var
Yiğit harman harmandır
Bura Adıyaman'dır

Besni'de fıstık üzüm
Sucuklar düzüm, düzüm
Gölbaşı gurbet yüzüm
Sevenlere ilk sözüm
Sevda derde dermandır
Bura Adıyaman'dır.

Toprağına taşına
Güneşin doğuşuna
Göksu'nun akışına
Göllerinin başına
Gönlüm aman amandır
Bura Adıyaman'dır.

Arsemia Sümeysat
Gem vurulan o Fırat
Şirine yanan Ferhat
İlk çağlardan zuhurat
Tarih zaman zamandır
Bura Adıyaman'dır.

Çelikhan'ın balına
Yarimin halhalına
Omzundaki şalına
Basmasının alına
Sevdam dolam dolamdır
Bura Adıyaman'dır

Kummuhkent, Turuş-Urşu
Eski kent Asur Hoşşu
Eti, Sümere komşu
Güvercin haber kuşu
Sözüm ferman fermandır
Bura Adıyaman'dır

Gerger, Sincik cevizi
Tut'un incir, pekmezi
Havva ana çerezi
Türk, Kürt, Afşar, Çerkezi
Gören sana hayrandır
Bura Adıyaman'dır.

Kaç kraldan kalan yer
Her taşın yakut değer
Burcuna sancaklar ger
Sahipsiz günler geçer
Vadi leman, lemandır
Bura Adıyaman'dır

Halit Özdüzen

Ondandır...

Halit Özdüzen
Uzun süre körlerle ceviz oynadım (!)
Hep onlar kazandı nedense !...
Belli ki ben oyun kurmasını bilmiyordum !
Sonra çelik çomak ve körebe…
Ben ebe olurdum
Onu yakalanmak için(!)
Düşümde bile
Kimseyi ebelemeden uyanır,
Onu yakalamak için yeniden uyumak ister,
Uyuyamazdım.
Hep O’nunla olmayı hayal ettim
Fakat bir türlü olmadı.
Koşan her çocuğu yakalama isteğim
Ondandır.

Biraz büyüyünce
Dörtnala koşan iki beyaz at düşlerdim.
Gecenin tan karanlığında
Birinde o, birinde ben
Şafaklar boyu…
Atların yeleleri ve onun sarı saçları
Geceye meydan okurdu.

Güneşin ilk ışıkları gözlerinden yansıyarak
Güllerdeki çiy tanelerini
İnciye dönüştürürdü.
Dişleri zaten inciydi…
Beyaz gülleri sevdiğim
Ondandır.

Atını bulutlara doğru sürerdi.
Ardından yetişmek ister
Bir türlü yetişemezdim.
Ufukta kaybolurken,
Atıyla beraber buluta dönüşür,
Oradan gülümserdi…
Bütün gülüşleri sevdiğim
Ondandır.

Yılarca onun yağmurlarıyla ıslandım.
Bazen inci dişlerini doluya, kara dönüştürüp yollardı,
İliklerime kadar donar,
aldırmazdım.
Onu hep beyazlar içinde düşledim
Beyaz bir güvercin ve kuğu gibi…
Şimdi nerede bir beyaz görsem onu hatırlıyorum…
Aklımın hep bulutlarda gezdiği
Ondandır.

Halit Özdüzen
X