Bir akşam sessizce gideceğin belliydi…
Şebboylar açtığında dönmeyeceğin de…
Sevenlerin vardı caddeler boyu,
Bu adam kim diyenlerin de!
Ne sevenlerinle övündün,
Ne de kızdın, taşlayanlara,
Bildiğin yoldan yürüyerek
Adam gibi yaşayıp,
Adam gibi ayrıldın aramızdan.
Ama bir başka bulvarda yine seninleyiz (!)
Şimdi köşendeki küçük masa ve sandalye mahzun.
Kimsenin yüzü gülmüyor, o eski çay ocağında…
İnsanlar fısıltıyla konuşuyorlar, hatıranı incitmemek için.
Birkaç garip, yolunu bekliyor hiç gitmemişsin gibi…
Bir çay, belki de simit ısmarlarsın diye…
Bir ümit, bir ışıktın onların dünyasına,
Yine de oralardan el salla, hatta arada bir uğra olmaz mı?
Giderken alkış istemiyordun,
Tekbir ve çiçeklerle uğurlandın,
Şimdi birileri seni mezarlıkta sanıyor!
Güya sen ölüsün, onlar “diri” ya (!)
Ölüler diyarına yine helva pişiriyorlar,
Ama kendileri yemek için,
Olsun bir, iki yoksul da nasipleniyor ya…
Mezarlık önlerinde hazır Ya-Sin’ler satıyorlar.
Birileri alsın da ölmüş atasına göndersin diye!
Sahi sen helvayı da sevmezdin, din tüccarlarını da.
Yine de gül, geç olur mu onlara?
Yoksa mezar taşını çalarlar, kimse Fatiha okumasın diye!
Bırak, hüzünlü geceler artık yetim kalsın,
Sen diriler yurdunda ebedi dostlarınlasın!
Halit Özdüzen